
Zelek Balıkçı Köyü’nden söz ederken sadece bugünü konuşmak, bu köyün derinlerde yatan ruhunu görmezden gelmek olur. Çünkü Zelek, bir balıkçı köyünden çok daha fazlasıdır. O, dalgaların fısıltısıyla büyüyen, denize tutkusunu bir yaşam biçimi haline getiren, nesiller boyu kaptanlar, tayfalar, balıkçılar yetiştirmiş köklü bir denizci yurdudur.
Zelekli denizi sadece geçim kaynağı olarak görmez; onunla dost olur, ondan öğrenir, ona saygı duyar. Bugün bu köyden çıkan birçok kişi büyük gemilerde kaptanlık yapıyor, yatlarda çalışıyor ya da hâlâ doğduğu topraklarda kıyı balıkçılığına devam ediyor. Fakat nerede olursa olsun, Zelekli denizle bağını asla koparmaz. Çünkü Zelek, gerçek denizci ruhunun mayalandığı yerdir. Esenköy-Yalova gibi yerlerde bu ruhun yansımalarını görmek mümkündür.
Köyün önünde uzanan Zelekbaşı ve Kemerbaşı , Koçero Burnu adıyla bilinen bölge, balıkçılık açısından Karadeniz’in en bereketli alanlarından biridir. Bu sular, sadece bir balık yatağı değil; adeta bir deniz canlıları cennetidir.
Yeşil izmarit, tarak balığı, kötek, karagöz, iskorpit, barbun, mezgit, istavrit, trisi, lüfer, kofana, palamut, torik… Ve zaman zaman görülen yunuslarla köpek balıkları bile bu bölgede yaşar, ürer ve beslenir.
Bu çeşitlilik, sadece Karadeniz için değil, Türkiye’nin tamamı için nadir görülen bir doğa zenginliğidir. İşte bu nedenle Zelek’te herkesin balıkçı olması yalnızca gelenekle değil, bu bereketli doğayla da ilgilidir.
Peki ya şimdi? Bu bölgeye kafes balıkçılığı tesisi kurulursa ne olur?
Deniz sadece geçim değil, aynı zamanda hayaldir Zelekli çocuklar için. Daha çocuk yaşta babasının yanında denize açılan bir evlat, denizin dilini öğrenir, denizle büyür. Bir gün kaptan olma, tayfa olma hayalini kurar. Eğer kıyı balıkçılığı biterse, bu hayaller de eksilir, yavaş yavaş solar. Ve sadece balıkçılık değil, Zelek’in yüzyıllara uzanan denizcilik kültürü de sessizce yok olur.
Devletimiz elbette ki kafes balıkçılığı yapabilir, yapmalıdır da. Ancak bunun yeri Zelek değildir. Bu tür faaliyetlerin Karadeniz’in açık ve uygun bölgelerine yönlendirilmesi çok daha doğru olacaktır. Çünkü Zelek gibi köyler, kıyı balıkçılığının son kaleleridir. Burada yaklaşık 200 küçük tekne ve 10 gırgır aktif olarak çalışıyor. Balığın bol olduğu günlerde Zelek’in önü İstanbul’dan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen gırgırlarla dolup taşar, adeta bir deniz şehri görünümüne kavuşur. Bu manzara, Türkiye’de çok az yerde görülebilecek bir zenginliktir.
Üstelik son yıllarda sahil yolu yapıldı, kıyılar ışıklandırıldı; bu da kıyı balıkçılığı için zaten büyük bir daralma yarattı. Bölgenin en büyük havalimanı da buraya inşa edildi.Pazar tarafında balıkçılık yapma azaldı; şimdi bir de kafes balıkçılığıyla bu alan tamamen kapanmak üzere. Zelek, Kalecik, Laroz, Koskovat ,Venek ,Avramit ,Suminat ve Melyat köylerinin denize açıldığı tek nokta olan Zelek limanları ile Poyraz yönündeki bu dar alana da kafes kurulursa, bu insanların elinden tek geçim kaynakları alınmış olur.
Bizim sesimiz bir isyan değil, bir çağrıdır.
Zelekli ve civar köylerdeki balıkçılar olarak biz yalnızca anlayış, sadece sesimize kulak verilmesini istiyoruz. Kıyı balıkçılığının kalbi olan Zelekbaşı, Kemerbaşı ve Koçero Burnu’nun korunmasını, bu toprakların denizle kurduğu asırlık bağın koparılmamasını talep ediyoruz.
Devlet büyüklerimizin bu seslenişi duyacağına, bu yanlış projeden geri adım atılacağına yürekten inanıyoruz. Çünkü Zelek, sadece bir köy değildir. Zelek, Karadeniz’in denizci ruhunun yaşayan simgesidir.
Saygı ve sevgilerimle,
Hayrettin Oğuz
Hani köyümüze gidicektik temiz hava temiz deniz diyorduk emekli olduk köye gidelim diyoruz denizimizi kirletecek projeler bir şirket para kazanacak diye 170 yeşil ruhsatlı tekne balıkçıları açlığa terketmek hangi adalete sığar bu yanlışlık tan insaalah dönülür